BKİ NEDEN GEREKSİZ BİR DEĞERDİR?

Beden kütle indeksi neden gereksiz bir değerdir? neden hala kullanılmaya devam ediyor?

Bana gelen ve sanırım çoğu diyetisyene gelen sorulardan çoğu: Hocam, ben …yaşındayım. Boyum …, buna göre kaç kilo olmam gerekiyor? Ya da sorunun farklı versiyonu benim boyuma göre kilom çok fazlaymış. Ne yapmalıyım?

Beden Kütle İndeksi (BKİ) bu soruların cevabını verirken uzun zamandır kullanılan bir formül. Ancak BKİ hakkında bilmediğimiz çok şey var. Bu yazımda bunlara değinirken neden BKİ’nin ne kadar sağlıklı olduğumuz üzerinde yeterli bilgi sağlamayacağını anlatacağım.

BKİ nasıl ortaya çıktı?

Çıkış noktasına bakmak bile BKİ’nin sağlıkla ilgili bir terim olmadığını anlayabiliyorsunuz. Belçikalı bir astronom, matematikçi, istatistikçi ve sosyolog olan Adolphe Quetelet, “sosyal fizik” adını verdiği şeyi geliştirirken 1830 ile 1850 yılları arasında BKİ’nin temelini oluşturmuştur. İnsan vücut ağırlığının boyun karesine oranı için modern “beden  kütle indeksi” (BKİ) terimi, Ancel Keys ve diğerleri tarafından Journal of Chronic Diseases’in Temmuz 1972 sayısında yayınlanan bir makalede kullanılmıştır. Bu yazıda Keys, BKİ olarak adlandırdığı şeyin “tamamen tatmin edici olmasa da, en azından göreceli obezitenin bir göstergesi olarak diğer herhangi bir göreceli ağırlık indeksi kadar iyi” olduğunu savunmuştur.

Vücut yağını ölçen bir endekse olan ilgi, Batı toplumlarında artan obezite ile birlikte gelirken; araştırmalar BKİ’yi popülasyon çalışmaları için uygun ve bireysel değerlendirme için uygunsuz olarak açıkça değerlendirmiştir. Bununla birlikte, basitliği nedeniyle ön tanılarda yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir.

BKİ sağlığımız hakkında ne söyler? Ne söylemez?

BKİ hesaplamasına göre çoğu kişi farklı kaygılarla ‘normal’ ya da ‘zayıf’ kategoride olmaya çalışsa da bu değerlerde olmanın birçok açıdan dezavantajlı bir durum olduğunu biliyor muydunuz?

Nova Southeastern Üniversitesi Psikoloji Koleji’nde doçent olan Paula Brochu “Birçok insan, ‘fazla kilolu’ kişilerin ‘normal kilolu’ insanlardan daha düşük ölüm riskine sahip olduğunu, ‘obez’ olan kişilerin ‘normal kilolu insanlarla’ aynı ölüm riskine sahip olduğunu ve ölüm riskinin aynı olduğunu öğrendiğinde şaşırdığını söylemektedir.

Aynı zamanda bir kişi “fazla kilolu” olarak etiketlenirse, genellikle sağlıksız olduğu varsayılır. Bu genellikle doğru değildir. 2016’da yapılan büyük bir araştırma, BKİ spektrumu boyunca insanların kardiyometabolik sağlığını incelemiş ve “fazla kilolu” insanların yaklaşık yarısının, “obez” insanların yaklaşık üçte birinin ve “morbid obez” insanların yaklaşık beşte birinin metabolik olarak sağlıklı olduğunu göstermiştir.

“Normal kilolu” insanların da yaklaşık üçte birinin kardiyometabolik olarak sağlıksız olduğu bu çalışmada görülürken; araştırmacılar, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 75 milyon yetişkinin sağlıklarının BKİ temelinde yanlış sınıflandırıldığını tahmin ediyor. Maalesef bu yanlış sınıflandırma, kilo konusunda damgalanmayı teşvik edebilir ve insanların ihtiyaç duydukları tıbbi bakımı almalarını engelleyebilir, ayrıca zararlı beslenme alışkanlıklarını teşvik edebilir.

Peki neden hala BKİ değeri hesaplanıyor?

BKİ hesaplaması kolay bir değerdir.

Ne kadar yanılma payı olsa da kliniklerde, muayenehanelerde hızlı bir bilgi sağlayıcısıdır. Bu yüzden sağlık çalışanlarının kısıtlı zamanını iyi kullanmasını sağlar. BKİ değeri normal ağırlığın üzerindeyse bazı hastalıkları yönünden riski olabileceği için ek değerlendirmeler yapılması için yönlendirilebilir. Çünkü BKİ yükseldikçe, tip 2 diyabet, obstrüktif uyku apnesi, kalp hastalığı, kanser, infertilite, depresyon gibi hastalıkların görülme sıklığı da artmaktadır.

BKİ hastane ve hasta masraflarını azaltır.

Eğer hasta/ danışan BKİ açısından riskli gruptaysa -ilgili kurumlara göre- bazı ülkelerde sağlık sisteminde fatura ve sigorta ödemelerini bildirmek için kullanılır. Sigorta sağlayıcılarının ne için ödeme yaptıklarını bilmeleri için tıbbi kayıtlarınıza belirli kodlar eklenir. Mevcut kodlama sistemi (Uluslararası Hastalık Sınıflandırması, Onuncu Revizyon veya ICD-10 olarak bilinir) BKİ’yi içine almıştır.

BKİ, veri odaklı araştırma yapmayı biraz daha kolaylaştırır.

Dr. Lee bunun kaba bir tahmin veya sağlık göstergesi olabileceğini dile getirmiştir. “Bir gösterge olarak çalışmalar için BKİ kullanılır; ancak, veri noktalarından sadece bir tanesidir.” Bir gösterge olmasının yanında tek başına yeterli bir değer değildir. Kişilerin sadece yaş, boy, cinsiyetlerine bağlı bir değerlendirme yapmaktadır. Ucuz ve basit olması, uygulama kolaylığı kullanılmaya devam etmesine neden olmaktadır.

BKİ neleri göstermez?

BKİ vücut kompozisyonunu ölçmez.

BKİ, basit bir sayısal orandır ve vücut kompozisyonun ayrıntılarını bize sunmaz. Herkesin vücut yapısı birbirinden farklıdır ve bu genel yapı genetik ve kültürel yatkınlıklarla şekillenir. Kişinin sağlığı için bu değerlendirmeler de önemlidir. Kas yağdan daha ağırdır, bu nedenle sporcular veya daha kaslı biri, daha az kaslı olan birine göre BKİ aralığı olarak daha sağlıksız gibi görülebilecektir. Bunun dışında kemik yapısı ve kütlesi, vücut sıvı oranı gibi etmenler de vücut ağırlığını etkileyebilir.

BKİ ne kadar sağlıklı olduğunuzu göstermez.

Genel kanının aksine BKİ değeri yüksek olan kişiler hastalıklara yakalanma açısından BKİ değeri düşük olan kişilere göre daha dezavantajlı değildir. Zayıf olmanın sağlıklı olmak anlamına gelmediği gibi; kşlolu olmak sağlıksız olduğumuz anlamına gelmez. Bununla ilgili bir araştırmacı, BKİ ve sağlık arasındaki ilişkinin yalnızca U şeklinde bir eğri olmadığını, aynı zamanda nedenselliğe değil korelasyonel araştırmaya dayandığını belirtmiştir. Brochu, “Yüksek BKİ’nin sağlık sorununa neden olduğu anlamına gelebilir – genel olarak varsayıldığı gibi – ancak sağlık sorununun BKİ’de artışlara neden olması da söz konusu olabilir” diye açıklıyor.

Örneğin Tip-2 diyabet bunu destekler: Kilo alımı, insülin direncinin nedenden çok bir belirtisidir. Genetik, stres, ayrımcılık veya sağlık davranışları gibi bazı üçüncü değişkenlerin hem BKİ’de artışa hem de sağlık sorununa neden olabileceği söylenmektedir.

“Sağlıklı” olmak çevresel faktörler genetik yatkınlıklara da bağlıdır.

Quetelet Endeksi olarak bilinen BKİ sistemi, beyaz insanlara odaklanarak hesaplanan bir değerdir. Yani genetik yakınlıklar dışlanmıştır ki; vücut yapısı büyük oranda doğuştan bellidir.  BKİ herkes için aynı şekilde hesaplanırken, araştırmalar etnik kökeninize bağlı olarak ortaya çıkan sayı değişikliklerinin anlamını göstermektedir.

Dr. Majid, “Hint nüfusunun, diyabet ve kalp hastalığı gibi metabolik sendrom şanslarının 27’lik bir BKİ’de arttığını; Kafkas halkının aynı sağlık sorunlarıyla ilişkili olan 30’luk BKİ’den daha düşük olduğunu söylemektedir. Bu durum hekimler yönünden bakılırsa, bu farklılığa bağlı olarak metabolik olarak sağlıklı olduğuna inandıkları birine hayat kurtaran bakım verme fırsatını kaçırabilmene neden olabilmektedir.

Bütün bunlar senin için ne anlama geliyor?

Ne kadar sağlıklı olduğumuzu BKİ’ye göre hesaplamaya çalışırsak; sağlıklı olduğumuz bir bedende olmamıza rağmen daha fazla kilo verme kaygısıyla hastalıklara yakalanma riskimizin artmasına ve hastalığa yakalandıktan sonra iyileşme şansımızı azaltmaya neden olabilir. Aynı zamanda sağlıklı olmamıza rağmen kilo vermeye çalışmak hem zaman hem maddi kayıplara sebep olabilir. Diyetlerin ve diğer zayıflama yöntemlerinin olumsuz etkilerini ve metabolizmamızı ne kadar bozduğundan daha önceki yazılarımda bulabilirsiniz. Bu başarısız olma durumu sizin kendinizi etiketlemenize, iradesiz olduğunuzu düşünmenize ve özsaygınızın azalmasına neden olabilir. Oysa siz hangi bedende olursanız olun sağlıklı olabilirsiniz ve bunun farkında olmak bedeninizin hakettiği bakımı sağlamanızı kolaylaştırır. Olduğunuz bedende daha sağlıklı ve mutlu olmanızı sağlar.

BKİ değerine bağlı olarak sağlıksız olduğunuzu düşünürseniz; bu hastalık yükünü de arttırabilir. Kilonuzdan bağımsız sahip olduğunuz bir hastalık için; bunun kilonuza bağlı olduğunu düşünür ve iyileşmeye değil kilo vermeye odaklanırsanız, şu anki hastalığınızın tedavisini aksatmanıza ve hastalığın ilerlemesine sebep olabilir. “Araştırmalar, diyetin uzun vadede kilo vermede etkili olmadığını, diyetin önemli sağlık iyileştirmelerine yol açmadığını ve kronik hastalıkların kronikleşmeye yol açmadığını açıkça gösterdiğinde, insanları rahatsız edebilecek her şey için bir çare olarak kilo vermeleri önerilir.

Bu sadece toplumumuzda kilo temelli damgalanmaları teşvik etmekle kalmaz, aynı zamanda “fazla kilolu” ve “obez” olarak etiketlenen kişileri, ciddi durumlarda tıbbi bakım aramaktan caydırabilir ve hem zihinsel hem de fiziksel hasara neden olabilir. Kilo damgası streslidir ve kardiyovasküler hastalık, diyabet, hipertansiyon ve kanser gibi “obezite” ile ilişkili hastalıkların çoğu aslında stres hastalıkları olduğu için fiziksel ve zihinsel sağlığı etkiler.

Dr. Lee, “Başkalarını yargılama şeklimiz ve aşırı kilo ve obeziteyi anlamadığımız için sosyal damgalanma var” diyor. “Sağlık pratisyeninden çok fazla empati ve durumun anlaşılması gerekiyor.” Doktorunuzla açık ve dürüst konuşmalar yapmaktan kendinizi rahat hissetmiyorsanız, onları bırakıp yeni bir tane bulmaya hakkınız olduğunu unutmayın.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir